Dağlar, İnsan ve İktidar

Ali Rıza Demircan 2022-06-08

Dağlar, İnsan ve İktidar

Bütün yeryüzü varlıkları gibi [1] dağlar da biz insanlar için yaratılmıştır. Bildiğimiz ve bilemediğimiz bir şekilde bizlere hizmet etmektedirler.  Bu makalemizde değişik özellikleriyle Kur’ân-ı Kerîm’de konu edilmekte olan dağlara ilişkin özet bilgiler sunacak, Hz.Davud örneğinden hareketle “Dağ-İnsan ve İktidar” ilişkine değinmeye çalışacağız.

KUR'ÂN'DA DAĞLARIN ÖZELLİKLERİ

Kur'ân-ı Kerî'de dağ anlamına Cebel 6 defa, çoğulu Cibal de 33 kere geçmektedir.

I. Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm'de dağların yaratılmasını kendi kudretinin nişanesi olarak sunmaktadır:

"Dağları da yeryüzüne yerleştiren Allah'tır." [2]

II. Her bir gök ve yer varlığı gibi dağlar da Rabbimiz tarafından amaçlı olarak yaratılmıştır.

a. Ana amaç yeryüzünün sarsıntısını engellemektir. Kendi ekseni etrafında saatte 1670 km. ve güneş çevresinde saatte yaklaşık 105 000 km. hızla seyreden [3] yeryüzünün sakinleri olarak hiçbir sarsıntı hissetmiyor/korkuyla ürpermiyorsak ve de yaşamımızı sürdürebiliyorsak dağlar sebebiyledir. Kur'ân'ımızda şöyle buyrulmaktadır:

"Allah, sizi sarsmaması için yeryüzünde sabit/sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de nehirleri ve yolları yarattı" [4]

b. Yeryüzünde ihtişam sergileyen dağlar biz insanlar ve canlılar için su depolarıdır. Dolu yağdıran kaynaklardır. Mürselat sûresinde şöyle buyrulur;

"Sizler için yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık ve sizlere tatlı sular içirttik." [5]

c. Dağlar Rabbimiz tarafından biz insanlara, nice nice canlılara, bitkilere ve ağaçlara da yerleşim, üreme ve üretim alanı kılınmıştır:

"Allah dağlarda sizin için barınaklar yarattı." [6]

"Rabbin arılara da dağlardan evler edinmelerini vahyetti…" [7]

Şanı Yüce olan Rabbimiz üzerlerinde yol alabilmemiz için de dağları beyaz, kırmızı ve simsiyah renkli yollarla da donattı. [8]

d. Hira, Sevr, Uhut ve Tur dağları ve içlerindeki mağaralarda örneklendirildiği üzere dağlar ibâdet, tefekkür ve sığınma alanları ve Peygamberlere vahiy indirilişi için seçili yerler kılınmıştır.

Yukarıda değinilen amaçlar için yaratılan ve yaratılışları doğrultusunda yaşamlarını sürdüren dağların kendilerini özgü tercih özgürlükleri de vardır:

III. Dağlar, kendilerine özgü iradeleri varlıklardır. İradeli oldukları içindir ki insanlar gibi tercihlerini sorumluk ve ceza içeren hür seçimli kulluktan yana kullanmamışlar; Kur'ân ifadesiyle "Emaneti" üstlenmemişlerdir. Kur'ân bu gerçeği Rabbimizin diliyle şöylece açıklamaktadır:

"Biz Emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik ama onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ama insan Emaneti yüklendi. (Yüklendiği Emanet'in gereğini yapmadığı için de) insan nefsine çok zalim ve pek cahil oldu." [9]

Dağlar Kur'ânî yasaları da içine alan Emaneti üstlenselerdi, gereğini yapamayacaklarından Kur'ân'ın beyanına göre paramparça olurlardı. [10]

IV. İradelerini Emaneti üstlenici sorumluluktan yana kullanmasalar da dağlar kendileriyle ilişkin tabiat yasasına boyun eğmişler yani secdeye varmışlar, böylece yukarıda değinilen yaratılış amaçları doğrultusunda yaşamışlar ve yaşamaktadırlar. [11]

V. Her bir varlığın Allah'ı hamd ile tebih eder olduğu Kur'ânımızın beyanı olduğuna göre muhteşem kılınan dağların Allah'ı Tesbih ettiği bilinebilir gerçektir. Ama dağların tesbihinin yani Rabbimizi yüceltip Onu eksikliklerden beri kılışının ayrıcalığı vardır. Onlar kuş toplulukları ile birlikte Davut Peygamber ile Rabbimizi tesbihe memur kılınmıştır. Kur'ân bu gerçeği bir çok sûrede açıklar. Sebe' sûresinde ise şöyle buyrulur.

"And olsun Davuda katımızdan bir fazlalık verdik ve şöylece de emrettik; Ey dağar ve kuşlar! Onunla beraber tesbih edin…" [12]

"Dağlar ve topluca kuşlar da sabah akşam Davudla birlikte tesbih ettiler; Rabbimizi yüceltip Onu eksikliklerden beri kıldılar." [13]

VI. Hz.Davut ile birlikte tesbih eden dağların temsilcisi olan Kıble dağının, bölgenin dönemsel temsilcisi olan bizlerle tesbih edeceğinde şüphe yoktur. Yunusumuz"dağlar ile taşlar Mevlamızı çağırır" da biz Kıble dağımızla Mevlamızı zikredemez miyiz? Elbette ederiz.

VII. Bilinçli bir derviş gibi Mevlamızı zikreden dağların öfkeden çatlamak gibi duygulara sahip olduklarını da Kur'ânımız bildirmektedir. Bu Kitab-ı Aziz, Rahman olan Rabbimizie oğul isnad edilmesinin nerdeyse dağların yıkımına sebep olacağına şöylece işaret buyurmaktadır:

"Rahman'a çocuk isnad ettikleri için neredeyse gökler çatlayacak, yer yayılacak dağlar yıkılacak." [14]

Peygamberimiz efendimiz de dağların duygu dünyası nı Uhud dağı örneği ile açıklamak için şöyle buyurmuşlardır:

"Biz Uhud'u severiz. Uhud da bizi sever."

Kardeşi Uhud gibi sevmek yeteneği olduğunda şüphe olmayan Kıble dağı severken biz sevme yeteneğimizi kullanarak tüm canlılara kalbimizi sevgi ile açamayacak mıyız?

VIII. Yaratılan her bir varlık gibi dağlar da ölümlüdür. Kıyamet olayı ile onlar da ölümü tadacaktır.
Rabbimiz "Dağlar yürütüldüğü" [15] ve"Atılmış renkli yün gibi savrulduğu zaman…" [16] buyurarak Kıyamet'in vakı olacağı zamana işaret ederken Kıyamet ile dağların nasıl öleceğine de şöylece açıklık getirmektedir:

"Ey Peygamber! Sana dağlardan soruyorlar. Şöylece cevap ver: Rabbim onları ufalayıp savuracaktır. Böylece yerlerini dümdüz bomboş bırakacaktır." [17]

IX. Maddî varlıkları ile muhteşem olan dağlar bizler için şöylece uyarı aracı kılınmışlardır:
" Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen ne yeri yarabilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin." [18]

DAĞLAR ile İNSAN ve İKTİDAR İLİŞKİSİ

İnsan için yaratılan her bir varlık gibi dağlar da insanla ilişki içindedir. Yukarıda yapılan açıklamalar bu ilişki çeşitlerine işaret etmektedir. Dağların insanla özel ilişkisi ise Hz Davud iledir. Hz.Davud aleyhisselam ibadetli bir kuldur. O, Nebevî Sünnet'te gün aşırı orucu ve Kur'ân'da da tesbihi ile ünlüdür. O güzel bir kul olmanın yanı sıra Zeleyd/güçlü bir önder ve Rabbimizin teyid ettiği bir Melik'tir. Sâd sûresinde şöyle buyrulur:

"…Kulumuz güç sahibi Davud'u da an, O daima Rabbine yönelirdi. Biz dağları ve toplu halde kuşları Davud'un emrine verdik. Sabah akşam onunla birlikte Allah'ı tesbih ederlerdi. Onların her biri Rabbine yöneliciydi. Davud'un hükümdarlığını da kuvvetlendirdik ve ona aklî güç ve güzel konuşma yeteneği verdik." [19]

Muhteşem Dağlar, Hükümranlığı müeyyed Zel-Eyd Hz.Davud ile Allah'ı tesbihe memur edilmiştir. İhtişamlı ama zikredici derviş olan dağlarla tesbih ehli melik Hz. Davud eşleşmiştir.

Bu durum bize, Zikredici kul olması gereken insanın dağlar gibi ihtişamlı yani tevazu içinde kuvvetli olması gerektiğini ihtar etmektedir.

KUVVETLİ OLMAK

Kuvvetli olmak gerektiği içindir ki Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

"Şartlarına uyduğu için kuvvetli olan mümin gereğini yapmadığı için zayıf düşen müminden daha hayırlı ve Allah'a daha sevgilidir. Böyle olmakla birlikte her bir müminde hayır vardır. Sana fayda sağlayana yapış. Allah'tan dayardı iste. Aciz olma. Başarısızlığa uğradığında şöyle şöyle yapsaydım böyle böyle oludu, deme. Ama Allah böyle takdir etti, de." [20]

Bedende, maddede, ilimde, estetikte ve takvada kuvvetli olmak hayatı İslâmî ölçüler çizgisinde ibadeleştirmesi gereken mümin için ana amaç olmalıdır. İnsan Hakları ve Özgürlükleri ile Evdrensel Adaleti dilenen değil tevzi eden müminler olmak…ülkemizin mutlu geleceği için olmazsa olmaz İslâmî görevimizdir.

Bu duygular içinde Dağları temsil eden Kıble dağı ile, hayırlı olmasını dilediğimiz bu camide Rabbimizi anıyor, Keremi Bol Zatından ülkemizi rahmeti ile kuşatmasını diliyoruz.

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0